16 Ekim 2008 Perşembe

NEMRUT

Kendisine çok çeşitli olaylar maledilen efsane kişisine, bu efsaneleri islam literatü­rüne aktaranlarca verilmiş ad.

Gerçekten de, Nemrut adı Kur'an-ı Ke-rim'de geçmediği gibi, Hadis-i Şeriflerde de bulunmaz. Kitab-ı Mukaddes'te sözü edilen Nimrod'un ise, anlatılagelen efsanelerde yer alan olayların kahramanı Nemrut'la -ad

benzerliği dışında- herhangi bir ilişkisi yoktur. Bununla birlikte, islam'a aktarılan İsrailiyyat içerisinde efsanelerin Nemrut adlı bir kimlik çevresinde halkalandırıldığı-nı ve sonra da Kur'an-ı Kerim'deki Hz. İbra­him kıssası ile ilişkilendirilerek gündeme getirildiğini; dahası tarihlerde yeraldığını ve tarihsel kişiliğinin kim olabileceğinin bi­le tartışıldığını görmekteyiz.

Nemrut'la ilgili olarak anlatılan olaylar çeşitli milletlerin efsanelerinden derlendiği için, kimi bölümleri kendi içinde çelişir ol­duktan başka, oldukça da ayrıntılı birçok çeşitlilik gösterir. Bunları derli toplu bir bi­çimde özetlemek de bu bakımdan imkan­sızdır. Ancak zoraki bir derleyip toparlama sonucu şöyle bir öykü oluşturmak müm­kündür:

Nemrut doğmadan önce babası Kenan bin Kuş, rüyasında doğacak bir çocuğun kendisini öldürüp tahtı alacağını görür ve tüm çocukları öldürtme buyruğu verir. Nemrut doğunca gizlice ırmağa bırakırlar. Bir dişi kaplan (namara) tarafından buluna­rak büyütülür. İlk gençlik çağında kurduğu çeteyi geliştirir ve derken babası olduğunu bilmeksizin hükümdarı öldürüp, ülkeye el koyar. İdris Peygamber'in öğrencilerinden yıldız bilgisini, İblis'ten büyücülüğü öğre­nir. Yıldızlardan İbrahim Peygamber'in do­ğacağını Öğrenince, onun ortaya çıkışını en­gellemek için doğacak tüm erkek çocukla­rın öldürülmesini buyurur. Hz. İbrahim giz­lice bir mağaraya saklanır. Orada büyür. Derken, yurduna döner ve babası Azer tara­fından Nemrud'a takdim edilir. Bu sırada Hz. İbrahim putlara tapınmayınca eğitilsin diye bir tapınağa verilir. Buradayken, her­kesin törene gittiği bipgün putları kırar ve baltayı büyük putun eline tutuşturur. Soranlara "bu yaptı" der, ama inandıramaz ve ate­şe atılmasına karar verilir. Nemrut, çok bü­yük bir ateş hazırlatır ve Hz. ibrahim'in atıl­masıyla birlikte bu ateş gül bahçesine dö­ner. Nemrut Hz. İbrahim'e teslim olur, ama, adadığı 'tevbe kurbanları' Yüce Allah tara­fından kabul edilmeyince Allah'a karşı sa­vaş açar, gökyüzüne ok salar, sefer düzen­ler; Yüce Allah da onun üzerine sîvsisinek ordusunu salar. Sivrisinekler Nemrut'un bütün adamlarının kanlarını içerek ölümle­rine yolaçar. Bir tanesi de Nemrut'u kova­lar. Yalnız kalan Nemrut'un sığındığı saray­da onu bulur ve burnundan beyin zarına gi­rer. Orada, dörtyüz yıl boyunca vızlayarak Nemrut'a acı çektirir. Nemrut, bu acıya kar­şı sürekli başını tokmakla dövdürtürken, adamlarından birinin tokmaklama sırasın­da hızı ayarlayamaması üzerine de başı par­çalanır, ölür. 'Ateş'e atılma sonrasında Ba-bil'i terkeden Hz. ibrahim, Mısır'a gitmiştir. Anlatılanların Hz. İbrahim'le ilgili bölüm­leri Kur'an-ı Kerim haberlerinden aktarıldı­ğı için, elbette doğrudur. Ancak, Kur'an-ı Kerim'in bu kıssasının Nemrut Efsanele-ri'ne iliştirilmesi, ya da bu kıssaların tefsiri sırasında Nemrut'a ilişkin efsanelerin akta­rılması, elbette ki, efsanenin doğrulanması için yeterli sayılmaz.

Nemrut'un tarihsel kişiliğini belirleme üzerinde (ki, burada araştırılan efsane kah­ramanı olan değil, Hz. ibrahim'i ateşe atan Nemrut'tur) çalışmalar yapanlarca ileri sü­rülen iki görüş vardır. Bunlardan birincisi, Nemrut'un Babil Hükümdarlan'nın unvanı olduğunu öne sürerken, ikinciler kişi adı ol­duğunu söyler ve oldukça doyurucu yorum ve kanıtlar getirirler. Bunlara göre, Babil Hükümdarı Hamın urabi'n in Nemrut olma olasılığı oldukça büyüktür.

Ancak, İsrailoğulları'nın Mısır'da kalış süreleri ve Mısır'dan çıktıkları yıllara iliş­kin bilgiler, Hazreti İbrahim'in MÖ 2000 yılında doğmuş olduğu savı ve Mısır'a gö­çenlerin Hazreti İbrahim'in torunları ve to­runlarının oğullan olduğu gerçeğiyle bir­likte irdelenecek olursa, Hammurabi'nin Hazreti ibrahim'le çağdaş olamayacağı be­lirlenebilir. Çünkü, yapılacak hesaplama­lardan biri Mısır'a gidişin 1780, diğeriyse 1630 olduğu sonucunu vermektedir. Ham­murabi'nin MÖ 1792 ila 1686 yıllarında ya­şadığı bilindiğine göre, birinci duruma göre İsrailoğulları Mısır'a Hammurabİ 12 yaşın­dayken, ikinci duruma göre ise Hammura­bi'nin ölümünden 56 yıl sonra gitmiş ol­maktadırlar ki, her iki durum da Hazreti ib­rahim'in lorunu veya torununun oğlunun Mısır'a gitmesi gerçeğiyle çelişmekte; Hammurabi'nin ancak Hazreti Musa'nın çağdaşı olabileceği sonucuna vardırmakta­dır. Son araştırmalarla varılan, "Hammura-bi Kanunları adıyla bilinen yazıtlar"ın, Hazreti Musa şeriatından alındığı yolunda­ki görüş de, Hammurabi ile Nemrut'u bağ­daştırmayı İmkansız hale getirmektedir. Öte yandan, Nemrut'a ilişkin efsanelerde anlatılan doğum öncesi olaylar, ırmağa bı­rakılma gibi aktarımlar, Akad Devletinin kurucusu Sargon İçin de nakledilir. Sargon, Sümerleri yıkıp, Akadlar'ı kurmuştur. Bu yanıyla, yine efsanelerdeki babasını öldü­rüp, devletini kurma anlatısına uyar. Sar­gon için kullanılan "yığınların ve dünyanın dört bölgesinin kralı" tanımı da, Nemrut'un efsanelerdeki ilk kent kuran ve taç giyen hükümdar oluşuyla uyumludur. Sargon'un MÖ 2350'lerde yaşadığı ve Hazreti Mu­sa'yla arasında 650 yıl bulunduğu düşünü­lecek olursa, yine Mısır olaylarına bakıla rak yapılacak bir hesaplamayla, Nemrut ile Sargon'un aynı kimlik olması ihtimali daha da kuvvet kazanır.

Kur'an-ı Kerim'de Nemrut adı geçme­mekle birlikte, Hazreti İbrahim'e karşı çı­kan, onu ateşe atan toplumun (ve doğal ola­rak da yöneticisinin veya yönetici kesimin) yapısı ve eğilimi, tutumu konusunda olduk­ça bilgi vardır. Putlar için tapınaklar bulun­makta, adaklar adanmakta, bunlardan nzık ve şifa beklenmekte, çeşitli büyüklüklerde olan bu putlardan kimilerine yaratıcılık bile izafe edilmektedir. Bu haberler arasında putlara yönelik bir "bağışlanma" eğilimine karşın, "ahiret"i anımsatıcı bir duruma rast­lanmamaktadır. Gökcisimleri de bu halk ta­rafından tannlaştırılm ıştır. Putlarda olduğu gibi, bunlar arasında da bir "hiyerarşi" var­dır ve olabilir ki, pullar bu gökcisimlerinin simgesi sayılmaktadır. Hazreti İbrahim'in, pullan tanrı saymanın sapıklık olduğunu söylemesi üzerine, halkın gökcisimlerini gündeme getirmesi bunun göstergesi sayı­labilir. Tanrı sayılan bu varlıklar için tapı­naklar ve sözlü bir edebiyat oluşturulduğu da kesindir. Asıl dikkat çekici nokta, "put­lar" vesilesiyle oluşturulan toplumsal ku­rumlar, bu kurumları ayakta tutucu gele­nekler ve eğitim, karşı koyanlara uygulanan baskılar, putların örgütlenme ve dostluklara araç yapılması ve giderek bu temel üzerine kurulan toplum pramidinde tepede bulunan kimsenin rablaşması veya rablaştınlmasi olayıdır. Tüm bunlara, "put" çevresinde oluşturulan bütün bu kurumlara ve örgüt­lenmeye dayanılarak insanlar üzerinde bir egemenlik kurulmuş ve bu yürütülmüştür. Ki, o toplumun da, yöneticisinin de Nem-rutluk'u asıl bu çerçevede değerlendirilme­lidir. Hazreti İbrahim'i ateşe attırma gerek-

çesi de budur.

Zübeyir YETİK

Hiç yorum yok: